“YA RABBİ! KAVMİM BU KİTABI MEHCUR BIRAKTILAR!…”

imageÖzellikle gündeme almaya okumaya tefekkür etmeye muhtaç olduğumuz ayet-i kerimelerden biri de Sure-i Furkan’ın 30. ayet-i: “ Resulullah dedi ki: Ya Rabbi! Kavmim bu Kur-an’ı mehcur tuttular!”

Âlemlere rahmet olan, her duasında ‘ümmetim, ümmetim’ diye inananlara rahmet dileyen Peygamberimizin bu feryadı, her halde belimizin büküldüğü, nefeslerin kesildiği içten derinden nedametlerle, biraz daha fazla imanın tezahür ettiği, azim bir kararlılıkla Kur-an’a yöneliş noktasının başlangıcı olmalıdır.

Elmalılı: “Mehcur tutmak iki anlama gelir, birisi terk edip uzak durmak ve onunla amel etmemektir. Zira bir hadis-i şerif de şöyle buyrulmuştur:

“Her kim Kur-an’ı öğrenir de, mushafını asar ilgilenmez, araştırmazsa, kıyamet günü gelir, yakasına sarılır ‘Ya Rabbi! Bu kulun beni mehcur tuttu (beni terk edip uzak kaldı, benim ile amel etmedi) hükmünü ver’ der…

Diğer anlamı ise; hakkında saçma sapan konuştular, evvelkilerin uydurması dediler, demektir. Peygamberin bu şekilde ümmetinden şikâyete bulunması büyük bir tehdittir. Çünkü Peygamberler kavimlerini bu şekilde Allah’a şikâyet ettikleri zaman haklarında azab çabuklaştırılmış olur.”

Sanırım ‘ölüm’ bir pişmanlıklar manzumesinde yanıp kavrulmak, ölüm acısı da bu pişmanlık ateşinde can vermektir. Ölüm ‘neden olduğumdan daha iyi hallerle hallenmedim’ sorusunun acısı, ızdırabıdır bir yerde… Pişmanlığının ateşinde en çok yanacağımız şeylerin başında da herhalde bu şikâyete maruz kalmaktır. Kitab-ı Azimüşşan’ı mehcur barakmakla itham edilmek… Her okuduğumuzda bir durup, yutkunup bir daha okuyup, tefekkür ve muhasebe edilmesi gereken bir ayet-i kerime…

İnsanın en büyük şerefi hiç şüphesiz vahye muhatap oluşudur. İnsan- kâmil olabilmesi, yeryüzünde varis ya da Allah’ın halifesi olabilmesi, hülasa yaradılışın hakkını verebilmesi vahye muhatap oluşuyla orantılıdır. Böyle iken, ille de ‘zalim ve cehul’ vasfını öne çıkartıp Kur-an’ı mehcur bırakmıştır.

Müfessirlerin birçoğu “ Ya Rabbi! Kavmim bu Kur-an’ı terk ettiler, yüz çevirdiler!” diye tercüme ederken bir kısmı da “ Ya Rabbi! Kavmim bu Kur-an’ı mehcur tuttular!” diye ‘mehcur’ kelimesini orijinal halinde kullanmışlardır ki, böylece çok daha çarpıcı bir etki yaratmasına sebep olmuşlardır. Zira mehcur kelimesinin ifadesinde ki ahenk ve ritim gönül verdiğiniz de, çok daha can yakıcı çok daha tesir edicidir.

Ayet-i kerimeyi etüt ederken Sure-i Yasin de anılan Habibi’n Neccar‘ın: “Hepimiz O’na döndürülecek iken, bana ne olmuş ki beni yaratana ibadet etmeyecekmişim.” İfadelerini hatırlayıp, Allah’a kul olmanın vahye muhatap olmanın hakkını ortaya koyan bir ruh halini izliyoruz. Hakikaten, bize ne oluyor da, Kur-an gibi bir şerefe nail olmuş iken onu mehcur bırakıp, kendimize yazık ediyoruz.

İnsanın duygusallığını sergilediği, hayatta bazı anlar vardır. Döner bakarsınız bir parça da kendinizi israf etmişsinizdir. Değmeyecek bir an için, biraz sonra yalan olacak bir şey için kendinizi ortaya koymuşsunuzdur da, gelip geçtiğinde sizde o şey gibi değersiz kalmışsınızdır. Halbuki, işte içtenliğin her türlüsünü ortaya koymaya değer, kendinizi verdikçe sizi değerli ve anlamlı kılacak bir duygusallıkla Allah’ın kelamı ile ya da doğrudan Allah ile sizi iletişime çağıran bir ayet-i kerime ile karşı karşıyayız.

Ebussud tefsirine göre, “Peygamberimizin bu ayet-i kerime de ‘Resulullah’ unvanı ile anılması hakkı takik etmek ve kâfirlerin kafasına vurmak içindir.” Zira hatırlayacaksınız Ku-an ayetleri inzal oldukça, müminler “semi’na ve at’na” (işittik ve itaat ettik) derken, müşrikler “semi’na ve aseyna” (işittik ve isyan ettik) demişlerdir.

Seyyid Kutup ise bu ayetin tefsirinde: “Allah’ın kuluna insanları uyarmak ve gözlerini açmak üzere indirdiği Ku-an’ı terk etti onlar. Kulaklarını vermediler. Kendilerini çeker diye, etkisi altında kalırlar diye korkuyorlardı. Kulak verdikleri zaman kalblerinin onu reddetmesi mümkün olmuyordu. Bunun için Kur-an’ı boykot ettiler, ondaki gerçekleri görüp aydınlık dolu hidayetine eremediler. Onu hayat düsturu yapamadılar. Hâlbuki Kur-an en doğru yola götüren bir hayat nizamı olmak üzere inmişti…” ifadelerine yer vermiştir.

Küfür ehli, inananların Kur-an’a gerçek anlamda yönelmemeleri için, TV, film, her türlü malayani ile insanların aklını zihnini çalıp meşgul ederken, bizde onların bu çalışmalarını karşılıksız bırakmayarak en kıymetli vakitlerimizi heba ediyor, Kur-an’ı mehcur bırakmış oluyoruz. Mahbub’u Huda Sallahu Aleyhi ve Sellem’in bu şikâyetine maruz kalmamak için, rikkatimizi dikkatimizi ve itibarımızı sorgulayıp, Habibi’n Neccar’ı örnek alarak:

“Bana ne oluyor ki, beni yaratan Rabbimdin kelamına emirlerine itibar etmeyecekmişim” diyerek, Kur-an’a şeklen ya da sadece lafız ile değil de, ihtiva ettiği manaları yaşanabilir kılmak üzere yönelelim inşallah!..

PaylaşShare on FacebookTweet about this on TwitterPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedIn

Sevebilirsin...